top of page

Ötekiyle Ortak Duvar: Lacancı Psikanalizde Yapısal Sınırın Topolojisi

Konuşan varlık için duvar yalnızca maddi bir sınır değil, aynı zamanda öznenin yapılandığı bir topolojik biçimdir. Psikanalist açısından "duvar", psikanaliz seansının koşullarını belirlemekle kalmaz; aynı zamanda bilinçdışının kendisini gösterdiği, hem koruyucu hem de geçirgen bir yüzey olarak işlev görür. Analizan dört duvar arasında konuşmak ister çünkü bu fiziksel sınırlar, mahremiyetin kurulmasına olanak tanır. Ne var ki, duvar yalnızca dışarıyı engelleyen değil, içeride beklenmedik şekilde beliren ötekiliklerin de yüzeye çıktığı bir eşiktir. Tavanından kabusların sızdığını söyleyen bir çocuğun deneyiminde olduğu gibi, duvarın içerisi ile dışarısı arasındaki fark çoğu zaman belirsizleşir. Ötekilik tam da bu güvenliğin ortasında, içeriye sızan bir tehdit olarak belirir.


Lacancı kuram, bu durumu yalnızca simgesel ya da imgesel düzeyde düşünmez; duvarı, özne ile Öteki arasındaki yapısal ilişkiyi belirleyen bir topolojik form olarak ele alır. Lacan’ın bilinçdışını “dış-içlik” (extimité) olarak tanımlaması, bilinçdışının hem içeride hem de tamamen dışsallıkla yüklü olduğunu gösterir. Freud’un “Bilinçdışı, dış dünyanın gerçekliği kadar bize yabancıdır” ifadesi de aynı yapısal dışsallığı vurgular. Bu nedenle özne, hiçbir zaman dış gerçeklikle değil, kendi içindeki tanımadığı, bastırdığı ve yabancılaştığı ötekiyle yüzleşir.


Bu yapının çift yönlü olduğunu düşündüğümüzde, ortaya çıkan paradoks son derece anlamlıdır: Özne kendini duvarın ardına kapattığında Öteki içeriye sızar; ama Öteki’ne ulaşmayı arzuladığında da bu kez onunla arasında yeni bir duvar belirir. Marcel Aymé’nin Le passe-muraille adlı öyküsünde duvarlardan geçebilen Dutilleul, yasayı ve sınırları aşma yetisine sahip olur. Bu ona kısa sürede sıkıcı gelir; zira arzunun doyumu onu tatminsizliğe götürür. Ancak âşık olduğunda, yani bir Öteki’ye ulaşmayı gerçekten istediğinde, yapısal sınır tekrar devreye girer. Duvarlardan geçme yetisini kaybettiği anda, bir duvarın içinde sıkışıp kalır. Bu sahne, Lacan’ın “cinsel ilişki yoktur” (il n’y a pas de rapport sexuel) ifadesiyle betimlediği, bedenlerin tam bir birleşme sağlayamayacağı yapısal engeli dramatik biçimde örnekler. Arzunun Öteki’si her zaman yakındadır ama temas, hiçbir zaman bütünsel olarak gerçekleşmez.


Dutilleul’ün hikâyesi bu noktada yalnızca kurmaca bir örnek değil, aynı zamanda Lacancı arzu kuramının imgelerle dolu sahnesine dönüşür. Benzer biçimde, Yunan mitolojisinden Orpheus ve Eurydike anlatısı da, arzu nesnesine ulaşma girişiminin her zaman bir kayıpla sonuçlanacağını gösterir. Orpheus’un geri dönüp Eurydike’ye bakması, onu sonsuza dek kaybetmesine neden olur. Bu eylem, arzunun karşılık bulduğu anda kendi imkânsızlığıyla yüzleşmesini temsil eder.


Topolojik biçimler bu yapısal sınırın temsilinde önemli rol oynar. Möbius şeridi, Klein şişesi ve Borromeyen düğüm, Lacan’ın özne kuramını düşünürken başvurduğu temel yüzeylerdir. Möbius şeridi, tek yüzlü bir yüzey olarak, iç ve dışın sürekli geçişini temsil eder. Klein şişesi, dışı ile içi arasında hiçbir net ayrım bulunmayan, kendine bükülen kapalı bir yüzeydir. Bu yapılar, öznenin bilinçdışıyla ve Öteki’yle olan ilişkisinde bir taraf değiştirme değil, aynı yüzeyde konum değiştirme olduğunu gösterir. Özne hiçbir zaman diğer tarafa geçmez; sadece kendi tarafında Öteki’ye yaklaşır ve ondan uzaklaşır. Borromeyen düğüm ise, gerçek, imgesel ve simgesel düzlemlerin birbirine bağlı ama ayrı düğümlerden oluştuğunu gösterir. Bu düğümlerden biri çözülürse tüm yapı dağılır —tıpkı öznenin psikotik kırılmalarında olduğu gibi.


Lacan’ın Antoine Tudal’dan uyarladığı şiirsel dize bu yapıyı kristalize eder: "Erkekle kadın arasında aşk vardır. Erkekle aşk arasında bir dünya vardır. Erkekle dünya arasında bir duvar vardır." Arzunun yapısal olarak bölünmelere, eksen kaymalarına ve engellere ihtiyaç duyduğunu gösteren bu dizeler, özne ile Öteki arasındaki ilişkinin mutlak olarak tamamlanamaz olduğunu sezdirir.


Lacan’ın (a)mur olarak adlandırdığı bu yapı —hem “amour” (aşk) hem “mur” (duvar) sözcüklerini içeren bir dil oyunu— her konuşan varlığın yazgısını belirler. Bu duvar, her yerdedir ve bizler onun aynı tarafında dolanır dururuz. Lacan’ın ifadesiyle, “Bu duvarın ötesinde, bizim için dış karanlıklar bile yoktur.” Psikanalist ve analizan, bu dil duvarının dibinde, aynı tarafta konumlanır. Bu, terapötik sahnede eşitlenmiş iki öznenin de aynı yapısal sınırla karşı karşıya olduğunu gösterir.


Melman’ın "Ötekiyle ortak duvar" (mur mitoyen) ifadesi, bu yapının klinikteki yankısını taşır. Komşuluk, Öteki’nin hem en yakında hem de asla tamamen ulaşılmaz oluşunun zamansal ve mekânsal deneyimidir. L’Heuillet’nin komşuluk üzerine düşüncelerinde vurguladığı gibi, birlikte yaşamak ancak birbirine mutlak olarak karışmadan mümkün olabilir. Psikanaliz bu ayrımı kuran ama onu tamamen ortadan kaldırmayan bir etik sınırda yürür.


Bu duvar, aynı zamanda günümüzün dijital, politik ve fobik yapılanmalarında da yeniden biçimlenir. Dijital mahremiyet, sosyal medya filtreleri, göçmen politikaları, sınır duvarları ve gündelik fobik kaçınmalar, bu yapısal duvarın çağdaş izdüşümleri olarak okunabilir. Kapanma arzusu, çoğu zaman Öteki’nin fazlalığından değil, fazlaca yakınlığından kaynaklanır. Klinik gözlem bize gösterir ki, panik ataklar, agorafobi ya da sosyal fobilerde asıl korku, dış dünyanın bilinmezliğinden çok, Öteki'nin fazlasıyla komşuluğudur.


Sonuç olarak, duvar yalnızca ayıran değil, bağlayan, yalnızca engelleyen değil, yapılandıran, yalnızca dışarıda olanı değil, içerideki ötekiliği de imleyen bir yüzeydir. Her konuşan varlık, kendi duvarına sahiptir. Bu duvar, Melman’ın deyimiyle her zaman “Ötekiyle ortak bir duvar”dır. İçimizde taşıdığımız ve tanımamız gereken o ötekilik, daima duvarın diğer tarafındadır —ve biz, ne kadar yaklaşsak da, o Öteki’ye ancak bir komşu kadar yakın olabiliriz.

 
 
 

Yorumlar


İLETİŞİM

Benimle hulya.filipov@gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.

 


Yüz yüze & Online

Şişli/ İstanbul

  • Instagram
  • LinkedIn
  • Facebook
  • Twitter

© 2018 Hülya Filipov . Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page