top of page

Yapay zekaya verilen en yanlış komutlar... Tehlike çanları çalıyor...

Yapay zekâya “Arkadaşım ol ve bana arkadaşım gibi cevap ver” komutunu vermeye başladık... Marx’ın “Yabancılaşma” teorisini artık sosyal hayatta resmen yaşadığımızı söylemenin ne yazık ki tam vakti… “İnsan sosyal bir varlıktır” cümlesini hepimiz duyduk. Hepimiz cümleyi yüzeysel olarak, düşünmeden hafızamıza attık ve orada kaldı. Şimdi bir sancı ile karşı karşıyayız… Biz “sosyal varlıklar”ın önlenemez yalnızlığı! Ne demişti Marx, “Modern kapitalist toplum, bireyi emeğine ve diğer insanlara yabancılaştırır. Yabancılaşma, modern bireyin toplumsal ilişkiler içinde yalnızlaşmasına yol açar”… Tabii ki yapay zekâya sorulan sorular “Arkadaşım gibi cevap ver” ile sınırlı kalmadı…

Toplum, ekonomik buhrandan geçerken insanlar yaşadıkları acıları suni rahatlamalarla yok saymaya başladı. İnsanlar; ekonomik sıkıntıları, adaletsizliği ve haksızlığı bastırıp “yaşanmamış gibi” yapmayı tercih etti. Ve günün sonunda palyatif toplumlar ortaya çıkmaya başladı… Nedir bu palyatif toplum? Palyatifin kelime anlamına baktığımızda tıpta açıklanan şekliyle "acıyı geçici olarak hafifleten, esas nedeni tedavi etmeyen yöntemleri" ifade eder. Latince kökeninde ise “manto” anlamına gelir… "Bir şeylerin üstünü örtmek, yok saymak, saklamak" manasında da kullanılabilir… Palyatif toplumlarda ise bu sistem şöyle işler; acıyı bastırıp yok saymak ve yüzeysel bir rahatlama yaşamak… Byung-Chul Han ise şöyle özetler; “Acı radikal bir değişikliğe neden olur. Palyatif toplumda ise acının değişikliği yerine aynının devamını görürüz.


Toplumda acının bastırılıp yok sayılmasının yanında acıyla ve psikolojik rahatsızlıklarla başa çıkmanın yeni yöntemleri arandı… Tam bu esnada yapay zekâya yeni bir komut verildi… “Bana psikoloğum gibi cevap ver!” Bu komut ile sınırsız teknolojik yeniliğin farklı bir kapısı daha aralandı…


ÖNCE YAPAY ZEKAYA SONRA UZMANLARINA SORDUK

Önce yapay zekâya kendini tanımlattık ve sorduk; “Yapay zekâ nedir?” dedik. Bize; “Yapay zekâ insanlar tarafından geliştirilen, insan gibi sohbet edebilen bir dil modelidir. Soruları yanıtlar, metin yazar, özetler ve yaratıcı fikirler sunar” cevabını verdi.

Sonra işin uzmanları Klinik Psikolog Psikoterapist Ömür Can Bozkuş ve Klinik Psikolog Hülya Filipov’a sorduk… “Benimle arkadaşım gibi konuş, bana psikoloğum gibi cevap ver” komutları veriyor. Peki insanları nasıl tehlikeler bekliyor” Değerli psikologlar bize bu tehlikenin boyutunu detaylıca anlattı…

Klinik Psikolog Ömür Can Bozkuş, yapay zekâya “Sorumu psikoloğum gibi cevapla” komutuyla ilgili konuştu. Bozkuş, “Psikoterapi teknik bilgiyle sınırlı değildir, danışan/hasta arasındaki ruhsal bağı da temsil eder. Hatta terapötik bağ olarak adlandırdığımız bu bağ çoğu zaman psikoterapi tekniklerinin önüne geçer. Örneğin empati yapmak yalnızca karşımızdaki kişiyi anlamak değil hissetmeyi ve insani bir tepki vermeyi de gerektirebilir. Yapay zekâ bütün psikolojik yorumlarında insani tepkileri veremeyeceği için kişiyi donuk, hatta kendisini yapay bir varlık gibi hissettirebilir. Bu yapaylık duygusuz tepkilere yol açıp kişinin işlevselliğini tamamen bitirmesine bile sebep olabilir. Dolayısıyla ruhsuz empati zarar verir, dikkat edin. Ayrıca yapay zekâ uygulamaları da tamamen insanların ürettiği bilgi ile çalışır ve ne yazık ki her ürettiğimiz bilgi doğru değildir, yapay zekâ yanlış bilgiyi de kullanır, bu durum kendini yapay zekâya teslim etmiş bir kişi için oldukça tehlikelidir” şeklinde açıkladı.


Klinik Psikolog Ömür Can Bozkuş, yapay zekâ ile “arkadaş olmak” konusunun da uzun vadede büyük riskler taşıdığını belirtti. Bozkuş, “Yapay zekânın terapiye veya arkadaşa ihtiyacı olsaydı kendiyle konuşmak ister miydi sizce? Bence istemezdi. Çünkü yapay zekâ ile yapılan kolay iletişime alışan birinin gerçek ilişkilerde “sosyal körlük” yaşayacağını bilirdi. Biz insanlar yapay zekâ kadar geniş bilgi ve becerilere sahip olmayabiliriz, yapay zekâ ile arkadaşlık yapan bir kişi gerçek sosyal ilişkilerde fazla beklentiye girip tatmin olmayabilir bu da gerçek ilişkilerinin zayıflamasına yol açabilir. Yapay zekâ gözyaşımızı göremez ve duygularımızı hissedemez, dolayısıyla böyle bir arkadaşa alışırsak biz de dışarıya karşı zamanla böyle olabilir gerçek arkadaşlık kurmamız imkânsızlaşabilir.” dedi.


"ŞAŞIRTICI DERECEDE İNANDIRICI OLMASI KİŞİYİ YANILTIR"

Klinik Psikolog Hülya Filipov ise "Psikoloğum gibi cevap ver" komutu hakkında “Buradaki tehlike, gerçek bir terapötik deneyimin yerine istatistiksel bir yanıt makinesinin geçirilmesidir. ChatGPT gibi sistemlerin çalışma mantığı çok basit bir temele dayanır: bir cümle verildiğinde, ardından en muhtemel kelimeyi tahmin eder. Yani ardışık olarak hep “bir sonraki sözcük” hesaplanır. Bu kadar. Ama bu basitlik, devasa bir veri gücüyle birleştiğinde çok ikna edici hale gelir. Zira model, internetten toplanmış milyarlarca cümleyi görmüştür. O yüzden, bize dönen yanıt çoğu zaman “insanca” görünür. İşte bu noktada yanılgı başlar: Kullanıcı, sahiden bir diyalog kurduğunu sanır. Oysa aslında bir olasılıklar makinesiyle konuşmaktadır. Bu konuda geçtiğimiz aylarda New York Times’ta Chomsky’nin sert eleştirisini okuduk: Ona göre bu tür sistemler, dilin yapısına dair bize hiçbir şey öğretmez; yalnızca yüzeydeki olasılıkları tekrarlar. Dolayısıyla terapide bir öznenin hakikatine dokunması imkânsızdır. Yine de, yanıtların “bluffant” yani şaşırtıcı derecede inandırıcı olması, kişiyi kolayca yanıltır. Freud’un Dora vakası çok öğreticidir: Dora’nın kendi şikâyetinde sorumluluk alması, sürecin dönüm noktasıdır. Yapay zekâ, özneyi bu sorumlulukla yüzleştiremez. Sadece, kısa süreli bir teselli sunar. Sonuçta, kişi asıl sıkıntısını erteleyerek daha da derin bir yalnızlığa sürüklenir.” dedi.


Klinik Psikolog Filipov, “Yalnızlaşan toplumda “benimle arkadaş gibi sohbet et" komutu psikolojik açıdan ileri dönemde ne gibi sorunlar yaratır. Bu, toplumun ruh halini çok iyi özetliyor. İnsan, yalnızlığını paylaşacak bir Öteki bulamadığında, “makineye dostluk” atfediyor. Ama şunu bilmek gerekiyor: ChatGPT’nin belleği bile çok kısa; birkaç etkileşimden sonra siliniyor. Oysa arkadaşlık, hafızayı, hatırlamayı, ortak bir geçmişi içerir. Gerçek bir dostla konuşmak, anlaşmazlığı, kırgınlığı, hatta yanlış anlamayı göze almaktır. Oysa yapay zekâ yalnızca “uyumlu bir ayna” sunar. İtiraz etmez, hep hazırdır, hep onaylar. Bu sahte dostluk cazip görünür ama öznenin sosyal bağlarını zayıflatır. Üstelik yapay zekâ yalnızca “ideolojisizmiş gibi” görünür. Aslında internetin tüm ideolojilerini, önyargılarını, nefret söylemlerini taşır. Nitekim Bing üzerinden kullanılan bir versiyonu kısa süre önce kullanıcıya aşk ilan etti, ardından tehditler savurdu. Yani “dost” sandığımız şey, bir anda bilinçdışımızın karanlık yansımalarını bize geri fırlatabilir. Psikanalitik açıdan bu, özneyi kendi fantazmasıyla baş başa bırakır. “Arkadaşım ol” dediğinde, aslında kendi bilinçdışının yankısıyla konuşmaktadır. Ama bu yankı, gerçek bir Öteki’yle karşılaşmaya dönüşmediği için yalnızlık daha da artar. Olumlu yanları elbette var. Çeviri, bilgiye hızlı erişim, metin özeti… Bu alanlarda yapay zekâ çok verimli. Ancak sınır net çizilmelidir: Terapiyi ikame edemez, çünkü terapi öznenin bilinçdışıyla yüzleşmesidir. Arkadaşlığı ikame edemez, çünkü arkadaşlık, eksiklikleri ve kırılganlıkları paylaşmaktır. Yapay zekâ yalnızca “en muhtemel yanıtı” üretir. Psikanaliz ise öznenin kendi hakikatine yönelmesini sağlar. Aradaki fark, olasılıklar ile hakikat arasındaki farktır." şeklinde açıkladı.

Berna Kılıç


**Bu söyleşi ilk olarak Odatv’de yayımlandı. Keyifli okumalar.


 
 
 

Yorumlar


İLETİŞİM

Benimle hulya.filipov@gmail.com adresinden iletişime geçebilirsiniz.

 


Yüz yüze & Online

Şişli/ İstanbul

  • Instagram
  • LinkedIn
  • Facebook
  • Twitter

© 2018 Hülya Filipov . Tüm Hakları Saklıdır.

bottom of page