Bugün Nazım Hikmet’in doğum günü. Onun dizeleri, yalnızca edebiyatımızın değil, aynı zamanda insan ruhunun en derin köşelerine dokunabilen birer yaşam rehberi. Nazım Hikmet’i anmak ve onun şiirlerini daha derin bir anlayışla ele almak istedim…
Nazım Hikmet’in “Son Otobüs” şiiri, derin bir yalnızlık, kayıp ve arzunun peşinde sürüklenen bir öznenin hikâyesini sunar. Bu şiiri Lacancı psikanalitik perspektiften yorumlamaya çalışmak istedim…
Lacan’a göre, insan öznesi eksiklikle tanımlıdır; hiçbir arzu tam anlamıyla tatmin edilemez. “Son Otobüs”teki anlatıcı, kaybedilmiş fırsatlar ve yarım kalmışlıklarla yüzleşiyor. “Son otobüs çoktan kalktı” ifadesi, geri döndürülemez bir zaman kaybını ve bu kaybın yarattığı eksikliği temsil ediyor gibi. Ancak bu eksiklik, aynı zamanda hayatı anlamlı kılan arzunun kaynağı.
Anlatıcının “yalnızca seni düşünmek kaldı” sözleri, Lacan’ın “objet petit a” kavramını çağrıştırıyor. Burada “sen,” öznenin asla ulaşamayacağı ama peşinden gitmekten vazgeçemeyeceği bir arzu nesnesi olarak yorumlanabilir.
Şiirin sonuna doğru anlatıcı, arzusunun asla tatmin edilmeyeceğini ve eksikliğin insan varoluşunun bir parçası olduğunu kabul eder. Lacancı anlamda bu, kastrasyonun kabulünü çağrıştırıyor. Anlatıcı, hayatındaki kayıpları ve tamamlanmamışlığı içselleştirir. “Bütün işlerim bitti” ifadesi, simgesel düzenle bağlarının çözülmesini ve bireyin eksikliğini olduğu gibi benimsemesini simgeler.
Şiirde, “köyüm, evim, barkım yok” ifadesi, anlatıcının bu sistemle olan bağlarının kopmuş olduğunu gösterir. Ancak bu kopuş, aynı zamanda bir melankoli yaratır. Eksiklikle yaşamayı öğrenmek,aslında eksiğim demek, tamlık fikrinin bir yanılsama olduğunu anlamak demektir.
Bu Dünya: Eksikliğin Yeniden Keşfi
Nazım Hikmet’in şiirinden bir başka kesit ise şu ifadeleri barındırır:
"Bu dünya, her zamankinden güzel, dünya.
Dünya, iç çamaşırlarım, elbisemdi, başladım soyunmaya.
Bir tren penceresiydim, bir istasyonum şimdi.
Evin içerisiydim, şimdi kapısıyım kilitsiz.
Bir kat daha seviyorum konukları.
Ve sıcak her zamankisinden sarı, kar her zamankinden temiz."
Bu dizeler, eksiğim demek bir öznenin dünyayla kurduğu yeni ilişkiyi gözler önüne serer. Anlatıcı, yalnızca dünya ile değil, kendi çevresindeki her şeyle daha derin bir bağlantı kurmaya başlar. "Soyunma" metaforu, sosyal maskelerden ve kimliklerden kurtularak daha otantik bir varoluşa geçişi temsil ederken, "kilitsiz kapı" imgesi tam da Lacan'ın "simgesel düzenin” ötesine geçmeyi anlatan bir sembol gibi düşündürüyor bana. Şiirdeki "karın her zamankinden temiz" ve "sıcağın her zamankinden sarı" olması, yeni bir farkındalığın, yeni bir bakış açısının işareti olarak okunabilir.
Benim için“Son Otobüs,” eksiğim diyebilen bir öznenin hikayesini anlatıyor… Lacancı bakış açısıyla, bu eksiklik bir kayıp gibi görünse de, aslında yaşamın devamlılığını sağlayan bir dinamiktir. Nazım Hikmet’in şiiri, insanın arzu ve kayıpla başa çıkma mücadelesini derin bir şekilde ele alır.
Bu şiir bize, eksik olmanın, insan olmanın bir parçası olduğunu ve bu eksiklikle kalabilmenin zorluğunu, utancını ve özgürlüğünü hatırlatıyor…
Comments